Uçan Kaplumbağa
Bir kaplumbağa, serseri mi serseri; yerinde duramaz. Fıldır fıldır gözleri. Hemen bıkar yaşadığı yerden. Yeni yerlerin, yeni varlıkların, canlıların özlemini duyar.
Gezmeye başlayacak kaplumbağacık; ama, nereden? Kendisi küçük, dünya büyük; yürümesi yavaş, hedefi uzak. İstediğini nasıl yerine getirecek? Söylenmeye başlar:
- Kanatlarım olsaydı eğer, göklerde gezerdim; bulutlardan yeryüzüne bakardım.
Rastlantı bu ya, iki ördek onu duyar, yaklaşıp bir öneri sunarlar.
- Bize güvenirsen eğer, seni göklerde uçurabiliriz.
Kaplumbağanın yüreği ağzına varır, güm güm atar. Düşleri gerçekleşiyor muydu ne? Memnuniyetle razı olur.
Ördekler ince, uzun ama sağlam bir değnek alırlar ağızlarına, kaplumbağaya uzatıp ısırmasını söylerler.
Kaplumbağa, değneği dişler. Ördekler, kanatlarıyla havayı yararak havalanırlar. Bulutlara varınca, kaplumbağa zevke gelir:
- Ohh, uçmak ne güzel! diye bağırır.
Ağzını bırakınca değnekten, boşlukta uçmaya başlar; ama, bu ölüm uçuşudur. Aklı başına gelir kaplumbağanın, ne yazık ki iş işten geçmiştir.
Alınacak Ders: Öğrenme merakı her zaman iyidir, hoştur, gereklidir. Ama, merak ve araştırma, akılcılığın sınırlarını asla zorlamamalı, kendimiz ya da başkaları için tehlike oluşturmamalıdır.